Behiç Günalan |
DUMAN
Evlerimizin çoğunluğu ahşap, kerpiç karışımı yapılmıştı. Mahallemizde betonarme binalar var mıydı? Vardı. İlkokul, Cami, Sağlık Ocağı. Hüseyin Öğretmen, mahallenin uzak sayılan bir yerine, üç katlı, betonarme ev yaptırınca epey konuşulmuştu.
Bizim eve çift kanatlı bir kapıdan girilirdi. Ortada bir hol ve üst kata çıkan merdivenin boşluğu, solda küçücük iki penceresi ile oturma odamız. Oturma odası, aynı zamanda mutfak ve annemlerin yatak odasıydı. Sağındaki oda kuruluktu. Kuruluk evin deposu, çamaşırhanesi, banyosu, kömürlüğü, tuvaleti, kileri gibiydi.
Üst kat, hemen hemen altla aynıydı. Üst katta, solda olan oda, misafir odası olarak ayrılmıştı. Burası dayanır, döşenir, eve ne alınacaksa bu odaya hep öncelik tanınırdı. Bu kadar özen gösterilen oda, senede, ben diyeyim beş, siz deyin on kez ya kullanılırdı ya kullanılmazdı. Hep kapalı olurdu. Gelen misafirlerin tümü de burada kabul edilmezdi. Daha hatırlılar, daha el üstündekiler, daha saygı duyulanlar falan. Bu durum bizim evde çok uzun seneler sürdü. Evin en emek verilen, en çok yatırım yapılan, en konforlu alanı hep misafirlere ayrıldı. Senede birkaç kez kullanılma durumundan uzun süre kurtulamadı. Yenilerdedir bizlerin bu alanları günlük yaşam alanlarına çevirmemiz, gerisinde çok zaman da yoktur. Tut on yıl, haydi diyelim yirmi yıl.
Yukarı katta, sağdaki oda, benim de odamdı. Benim de diyorum, çünkü tek benim değildi. Babaannem ve kız kardeşim, kitaplığımız aynı odayı paylaşıyorduk. Ben, pencere kenarındaki sedirde yatıp kalkıyordum. Babaabannem ve kızkardeşim, karşı duvara bitişik karyolada. Kitaplığımız, odada kişi başı düşen alandan en fazla pay alandı.
Ahşap evlerde genellikle tavan ve taban döşemeleri de ahşaptır. Kimbilir belki biz şanşlıyız, en azından bizim ev de böyleydi.
Yatağındasın, sırt üstü uzanmışsın, tavana bakıyorsun. Tam karşında tavan döşemesinin ahşap dokusu. Kullanılan ahşabın cinsine ve kalitesine göre değişen ve boyalı olmadığı için, çizgi çizgi gözlemleyebildiğin bir doku zenginliği.
Gözlem saatlerimin tadına doyum olmazdı. En çok budakların birbirleriyle olan ilişkilerini, mahallemin insanlarının gözlerine benzetmekten tat alırdım. Pencere kenarından itibaren, dört sırada olan budaklar sarhoş Vehbi'nin sinsi gözlerine, yedi sıradakı budaklar mahallemizin fosforlu cevriyesi Aysel'in gözlerine, onun hemen sağındaki Deli Şahin'in kara kara ışıl ışıl gözlerine benzerdi. Çizgilerin aldığı şekilleri, bazen özdeki sıra sıra kavakların dizinine, bazen buğday başaklarının rüzgarda uçuşurken birbirleriyle olan ilişkisine, bazen su değirmeninin borusundan deli deli akan suyun uzaktan görüntüsüne, bazen babamın bıyıklarına benzetirdim.
Veteriner Ziya'nın bağırta bağırta ağzını dağlayarak tedavi ettiği buzağımız Duman'ın, tedavi esnasında bana melil melil bakışı, günlerce o dokularda sık sık karşıma çıkmıştı. Kalkıyorum, yatıyorum karşımda Duman'ın melil melil bakışı, kalkıyorum, yatıyorum karşımda Duman'ın melil melil bakışı.
Fotoğraf : Behiç Günalan
Öykü :
Baytekin Kara – 17.11.2023
Görüneni fark edip kadrajına alan ve okumaya doyamadığım satırları kalemine alan sanat dostlarımın emeğine sağlık olsun.
YanıtlaSilÖzlem köroğlu