Defne Sesin Okay - Hüseyin Kekiç - Bağlaması Duvarda

Defne Sesin Okay

BAĞLAMASI DUVARDA

Yanımda bir polisle çıkıyoruz karakoldan. Kapı önünde otururken buluyoruz anneyi. Tercüman olarak soruyorum anneye

- Anne, senin eşin nerede?
- Eşim yok, bir oğlum var yalnızca.
- Peki, oğlun şimdi nerede, biliyor musun?

Anne, önce yanımdaki polise bakıyor, sonra bana dönüp, hiç susmadan ve yeminler ederek,

- Polise söyle, benim oğlum hiçbir şey yapmadı. Dün akşam burada komşularla oturduk. Oğlum saz, çalıp türküler söyledi diyor ve oturduğu yerden kalkıp, polise ve bana, eliyle gel işareti yaparak içeri geçiyor. Dar bir antreden bir odaya giriyor anne. Polis, antrede kalıp, bana bir bak işareti yapıyor. Odaya giriyorum. Anne, duvarda asılı duran bir bağlamayı göstererek,

- İşte diyor, oğlumun sazı. Yeminler ediyor ve yalvarıyor, ne olur oğlumu sınır dışı etmesinler. Benim ondan başka kimsem yok.

Antrede bekleyen polis bana,

- Ne var odada, ne gösteriyor sana? Ben arabaya geçiyorum, söyle de gelsin, gecikmeden gidelim de teşhis etsin oğlunu diyor ve çıkıyor evden.

Gözlerim duvarda asılı duran bağlamada, kalıyorum öyle odanın ortasında.
Yalnız, çaresiz, suçlu ve suskun.

Fotoğraf : Defne Sesin Okay
Öykü : Hüseyin Kekiç - 10.08.2023 

Ufuk Akarı - Gülçin Demirci - Yorgun

Ufuk Akarı

YORGUN

Mürüvvet, daha rahat yıkamak için, su dolu kaba yatırdığı çay bardaklarını yıkadı. Yerleri paspasladıktan sonra önceki akşam masaların üzerine ters çevirdiği sandalyeleri duvarın kenarına dizdi. Çayı demlemek için ocağı açtı.

Bütün bunları yaparken, kafasında başka bir işte çalışmayan emeklilere bir defaya mahsus verilecek ikramiye vardı. O kadar çok eksik vardı ki bu piyangodan çıkan ikramiye gibi parayı nereye harcasa en doğrusu olur sorusuna, cevap bulamıyordu.

Kendisi ve elli yıllık hayat arkadaşının geçimini sağladığı, küçücük kahvenin duvarları, uzunca bir zamandır perişan haldeydi. Boya ve sıvanın yenilenmesi iyi olurdu.

Bir televizyon, daha fazla müşteri çekebilirdi.

Eskisi gibi soğuk kışlar kalmasa da, yakacak masrafı, yaklaşan kışla beraber sıradaydı.

Ya da bir hovardalık yapıp, kırk yılın başında, karısıyla beraber birkaç günlüğüne mütevazı bir tatil yapabilirdi.

Kafasındaki liste uzayıp gidiyor ama bir türlü karar veremiyordu.

Suyun kaynama sesini duyunca kalkıp çayı demledi. Kendine çay koymadı.

Kendini hiç düşünmezdi.

Fotoğraf : Ufuk Akarı
Öykü : Gülçin Demirci









Sema Özevin - Kenan Uluergüven - Dans

Sema Özevin

DANS

Ritim, melodi, harmoni ile oluşan müziğe, dansçının dengesi ve uyumundan etkilenmemek, kendinden geçmemek mümkün değil. Bu büyüleyici ortamda derinlere dalınca, benliğini sorgular halde buluyor insan kendini.

'Alt Ben’in isteklerinin ve ihtiyaçlarının bir an önce gerçekleşmesi için baskı yapması ve vicdanın simgesi 'Üst Ben’in bu istekleri düzenlemek istemesi, olaya karışan 'Benlik’in ise uzlaştırıcı rolü ile denge ve uyumun sağlanması gibi.

Yunus Emre’nin sözlerini anımsatıyor bu durum. “Beni bende demem, bende değilim, bir ben vardır bende, benden içeri”

Ardından çılgınca alkışlar, kapanan perde ve her şey yine yerli yerinde.

Fotoğraf : Sema Özevin
Yazı : Kenan Uluergüven