DOÇ KAMİL
Çocukluğundan beri düşkündü kamyonlara. İlkokul bitince, yaz tatilinde kamyoncu amcası, yanına aldı Kamil’i. Kamil çok sevdi bu işi. Bugün bir yerde, yarın başka bir yerde, bitmek bilmeyen yollarda çeşit çeşit ne yükler taşındı oradan oraya. Kamil kararını verdi. Babasına, amcasına çok dil döktü, yalvardı yakardı, sonunda kamyoncu olma isteğini kabul ettirdi. Bıraktı okulu. Amcasının çırağı, yardımcısı olmuştu. Askere gidene kadar kamyonculuğu, esnaflığı, hayatı öğrenmişti.
Askerlik dönüşü gönül koyduğu kamyonculuğu kendi kamyonunda yapmanın hayalini kuruyordu ama yeterli sermayesi yoktu. Günün birinde, amcası artık işi bırakmasının zamanının geldiğini, kamyonunu uygun fiyata Kamil’e devredeceğini, Kamil’in çalışıp kazandıkça borcunu ödeyebileceğini söylediğinde, dünyalar onun oldu. Çıldırasıya sevindi. Hayalleri gerçekleşiyordu. Kırk iki model Dodge Kamyonun direksiyonun başına geçtiği gün, mutluluktan havalara uçuyordu. Kamyonuna hep gözü gibi baktı. Artık bir de lakabı oldu Doç Kamil dediler ona.
Ne yükler getirdi, nerelere götürdü, bir o şehir, bir bu şehir taşıdı durdu yükleri. Mahallenin güzeli Müzeyyen’e kaptırdı gönlünü. Birlikte kaçamaklarla gezdiler, pikniklere gittiler. Sevdalısından uzak kalamadığı için, artık uzun yola çıkmaz oldu. Müzeyyen’in ailesi, bizim kamyoncuya verilecek kızımız yok dediler. Çok geçmeden de ailece Almanya’ya işçi olarak gittiler. Müzeyyen’in Kamil’in yoldan gelişini beklediği gibi, Kamil de Müzeyyen’den gelecek mektupları bekler oldu. Bir gün, veda mektubu aldı. Müzeyyen, ailesinin zoruyla evlendirileceğini bildirdi. Hüzünle son buldu aşk hikâyeleri.
Ne yükler taşımıştı ama bu yükü taşımak ağır geldi Doç Kamil’e. Çok kırgındı hayata. Yıllar yılları kovaladı. Artık yol arkadaşı, emektar kamyonu, zorlanmaya, yükler ağır, yollar uzun gelmeye başladı. Arızalar birbirini kovaladı. Yepyeni güçlü kamyonlar, dolu dolu yükleri hızla taşımaya başlamışlardı. Hayat Doç Kamil’i de zorlamaya başladı. Onun da eski gücü yoktu artık. Sığındı gecekondusuna. Doç Kamil vazgeçmedi emektar Dodge kamyonundan. Çekti kamyonunu da gecekondusunun yanı başına. Artık bir hırka, bir lokma misali yaşıyordu hayatı. Kamyonunun kaportası ile sırtındaki hırkası, adeta birbirlerinin simgesi oldu. Artık taşıdığı yük, sadece öyküsünden ibaretti.
Fotoğraf : Cengiz AkdumanÖykü : Kenan Uluergüven
ZEYTİN GÜZELLEMESİ
“Şu çocuklara baksana! Hakkını vererek satıyorlar zeytinleri. Ceketlerini giyerek, yani yaşamak gibi ciddiye alarak! Nasıl almasınlar ki. Sattıkları para, yedikleri şifa getirecek!” dedim.
Küçük yaşlarından beri ağzına tek zeytin tanesi değdirmeyen arkadaşım gözlerini süzerek dudak büktü.
Bu küçümsemeyi gördüm ve hoşuma gitmeyen pek çok şey gibi görmezden geldim. Böylesi güzel bir meyveyi yemeden geçen ömür de bilmem ki nasıl desem.
Ağaçların içinde en çok zeytin ağacını, zeytinlerin içinde en çok siyah zeytini severim. Yeşil zeytinin o biraz diyet, biraz ekşi tarzı hoşuma gitmez. Ben hayatı, siyah zeytin gibi bazen sele tarafından, bazen taş baskı tarafından yemeyi severim.
“Neden” diye sordum
“Çok büyük bir hayal kırıklığım var.” dedi. Her zeytin görüşünde o güne dönüyordu. Zeytinle ilgili nasıl bir hayal kırıklığı yaşar insan diye deştim ama kendini dışarıda tutup bir örnekle anlattı;
“Zeytin ve Ekmek öyküsünü biliyor musun?” diye sordu. Bilmiyordum. Anlatmaya başladı. Zeytin, ekmek yemekten bıkmış bir kadın, dilediği gibi yemek yiyebileceğini hayal ettiği zengin evin ihtişamlı salonunda, kocasını aldatmanın sınırlarında gezerken, pahalı masanın üzerinde kendisine yemek olarak sunulanın, yine zeytin ekmek olduğunu görünce gözyaşlarını tutamaz ve koşarak oradan uzaklaşır.
Zeytin ekmek güzeldir ama ne kadar süreyle yediğine bağlıdır dedi.
Daha fazla üstüne gidemedim.
Fotoğraf : Ali Öz - Salt Galata Öykü : Gülçin Demirci / 02.10.2023
Yağmur yağıyordu usulca.
Sokak lambaları aydınlatıyordu geceyi.
Ne olduğunu anlamamıştı. Şaşkındı.
Yalnız, yorgun hissetti kendini.
Buğulu camın arkasından bakakalmıştı.
Bir kez bile pencereye doğru dönüp bakmamıştı.
Gidiyordu işte, hızlıca uzaklaşıyordu.
Biraz önce “bitti“ diyerek kapıyı usulca kapatıp çıkmıştı.
Sessizce, bitti.
Fotoğraf : Ahmet Gökhan Demirer Yazı : Şafak Hacaloğlu / Ekim 2023