Tarih boyunca insanoğlu; hayatı kolaylaştırmak amacıyla farklı alanlarda beceriler edinmiş ve bu beceriler konusunda ustalaşmıştır. İnsanoğlunun gelişim serüveniyle birlikte ustalıkların içeriği de değişmiş ve gelişmiştir. El ustalığı isteyen ve emeğe dayanan işlere zanaat denilmiştir. Zanaatla uğraşan kişilere de zanaatkâr adı verilmiştir.
Zanaat Ne Demek :
Sanat ve zanaat kavramı sıklıkla karıştırılır. Her iki kelime de dilimize Arapçadan geçer. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğünde zanaat; “el ustalığı isteyen işler” olarak tanımlanır. Sanatın TDK sözlükteki karşılığı; “Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık”tır.
Zanaat; günlük ihtiyaçları karşılamak için yapılan ve zaman zaman içinde sanat da barındıran; çıraklık, kalfalık ve ustalık süreçlerinden geçen işlere verilen addır. TDK sözlükteki ilk tanımının dışında bir diğer karşılığı ise: “insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, zanaat.”
Zanaatta asıl amaç yarardır. Yapılan ürün, insanların ihtiyaçlarını karşılamalı ve yararlı olmalıdır. Kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu aktarımda çıraklık, ustalık eğitimleri kullanılır. Bu sebepledir ki nesilden nesile aktarılan zanaatlar vardır.
Camcılık, nakkaşlık, ahşap işçiliği, kunduracılık, taş işçiliği, nakış, halıcılık, telkâri, tesbihcilik ve helva, şekerleme, lokum yapımı, geçmişten günümüze ulaşan zanaatlardır. Zanaat olarak kabul edilen mesleklerin çoğunun sanayi devriminin ardından seri üretime yenildiği, günden güne güç kaybettiği de bir gerçektir. Bununla birlikte yeni zanaatlar da ortaya çıkmıştır. Örnek vermek gerekirse, nalbantlık tarih olmuş, yerini oto tamirciliği almıştır.
Zanaat ve Sanat Arasındaki Farklar :
Sanatta çoğunlukla maddi beklenti yoktur. Zanaat maddi kazanımlar için yapılır.
Sanatta ortaya çıkan eser tek ve eşsizdir. Zanaatta birbirine benzer eserler üretilir.
Sanatta yetenek ön plandadır. Zanaatta beceri çıraklık, kalfalık ve ustalık yoluyla sonradan kazanılır.
Sanatta estetik ön plandadır. Zanaatta ise ön planda olan ihtiyaçlardır.
Hem sanatkâr hem de zanaatkârın yaratıcılık becerileri gelişmiş olmalıdır. Yaratıcılık ustalıkla desteklenir.
Sanatta eserin biricik ve tek olduğu düşünüldüğünde; Türkiye’de tek ustası kalan ve ürettiği eserleri eşsiz zanaatları da sanat olarak kabul etmek mümkündür ya da mümkün olacaktır.
Zanaatkâr Ne Demek :
Zanaatkâr kavramıyla ilgili en kısa tanım zanaatla uğraşan kişidir. Dokumacılık, taş ustalığı, bakırcılık, lüle taşı işlemeciliği ve farklı zanaatlarla ilgilenen kişilere zanaatkâr denilir. Çıraklıktan başlanılan meslekte ustalaşılır ve genellikle mesleğin incelikleri yetiştirilen bir başka çırağa öğretilir. Bu bilgi ışığında geniş bir tanımlama yapmak gerekirse, bir alanda uzmanlaşan, yetenekleri ve yaratıcılığı sayesinde ilgili alanda adından söz ettiren ve çıraklar yetiştiren meslek erbapları zanaatkârlardır.
İyi bir zanaatkâra aslında sanatçıdır demek yanlış olmaz kanaatindeyim. Mesleğin, yaptığı işin bütün inceliklerine vakıftır. El becerisi de yaratıcılığı da gelişmiştir. Yaptığı ürünün amacı hayatı kolaylaştırmak olsa da her işte yeteneklerini konuşturur.
Sonuç olarak; zanaat ve zanaatkâr değeri, sanayi devrimiyle birlikte azalmış olsa da hala hayatımızın bir parçası olan kavramlar. Ülkemiz, gelişmekte olan bir ülke ve zanaat kabul edilen mesleklerde istihdam edilen bireylerin sayısı da oldukça fazla. Nasıl geçmişten günümüze ulaşan zanaatlar varsa, günümüzden de geleceğe ulaşan zanaatlar olacak. Emeğe dayanan ve ustasından çırağına aktarılan meslekler devam edecek.
Sevgili Dostlar,
Yukarıdaki yazıyı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümünden mezun olan meslektaşım Neşe POLAT’ın blok yazısından alıntıladım. Bu bilgileri burada fotoğrafları olan her arkadaşımın bildiği ya da bildiğini düşündüğüm, en azından hatırladığımız bu yazıdan, darılmazsanız ben işi fotoğrafa ve fotoğrafçıya getireceğim.
Bildiğimiz Alimünit fotoğrafçı, fotoğrafçı olduğu için sanatçı mıdır? Ya da Galata köprüsü ya da kulesi önünde şipşak fotoğraf çeken, fotoğrafçı olduğu için sanatçı mıdır? Ya da kendi fotoğraf stüdyosunda portreler, aile fotoğrafları, hatıra fotoğrafları çeken fotoğrafçı olduğu için sanatçı mıdır? Stüdyosunda özel ışık ve efektlerle üretilen eserleri ayrı tutuyorum.
Acaba biz fotoğrafçılar da bazen içinde duygu, his, hikaye, estetik yani yaratıcılık olmayan karelerde zanaatkar olmuyor muyuz? Biz de bir ustadan ders alıp, önce çıraklık, sonra usta olmuyor muyuz.
ANAFOD üyelerinin Portfolyolarında yaklaşık 1500 fotoğrafa baktım. Birçok değerli fotoğrafların arasından benim ilgimi fotoğrafların içindeki konu ilgilendirdi. Onun içindir ki zanaat ve zanaatkarlık konusuna değinmek istedim.
Fotoğrafa başladığımdan bu yana ilgi ile takip ettiğim bu meslekler, zaman içerisinde yukarıda da değindiğimiz gibi teknolojiye teslim olup kayboluyor.
Ya da ustası yaşlı, ölüp gidiyor yerine yetişen yok. Çünkü gençlik ilgi duymuyor, çünkü para kazanamıyor, ya da tüketim toplumu kolay ve rahat yolardan para kazanmak istiyor.
Seçtiğim fotoğrafların içindeki mesleklerin, el becerilerin umarım nesilden nesile gelecek kuşaklara aktarılır. Bu fotoğrafları da çeken arkadaşlarımı bu meslek dallarının yaşamasına katkı sağladıkları için kutluyorum.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Habip YANÇ / 30 KASIM 2023 KUŞADASI
***
FOTOĞRAFÇILAR :
Anıl Tamer Yılmaz - Baytekin Kara - Bekir İstemi - Cem Yakal - Cengiz Akpınar - Emine Aksoy - Erdal Gömceli - Fatma Şanlı - Filiz Yasemin Turan - Haydar Yarkın - Hulki Muradi - İsmail Balcı - Mustafa Şahin - Nevzat Altundaş - Nüket Uluç - Sedat Tankaya - Semih Alça - Serpil Eroğlu
***
Haydar Yarkın |
Baytekin Kara |
Anıl Tamer Yılmaz |
Anıl Tamer Yılmaz |
Bekir İstemi |
Cem Yakal |
Cengiz Akpınar |
Emine Aksoy |
Filiz Yasemin Turan |
Fatma Şanlı |
Erdal Gömceli |
Hulki Muradi |
İsmail Balcı |
Mustafa Şahin |
Nevzat Altundaş |
Nüket Uluç |
Sedat Tankaya |
Semih Akça |
Serpil Eroğlu |
Fotoğrafı Çeken : Ali Rıza Akalın |
1976-2011 yılları arasında TRT de çalışan Habip YANÇ, Kurumun çeşitli birimlerinde görev aldı. Bu birimlerde bir dizi çocuk, eğlence, eğitim kültür ve belgesel programlara imza attı.
TRT ye girdikten sonra fotoğrafa da ilgi duyan Habip YANÇ, 1978 yılında edindiği bir Zenit-E ile AFSAD’da (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) temel fotoğraf eğitimi aldı.
O günden bu yana fotoğrafın peşini hiç bırakmayan Habip YANÇ, fotoğrafçılığı ve TRT’deki görevini paralel olarak yürüttü. Aslında mesleği olan yapımcı ve yönetmenliğe de fotoğrafçılığın çok katkısı olduğunu hiç inkar etmez.
Birçok sergi ve sunumlar gerçekleştiren Habip YANÇ, AFSAD, FOTOGEN ve ADAFOD’da çalışmalarına devam ediyor. Habip YANÇ, yapımlarında ve fotoğraflarında belgesel çalışmaları tercih eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka konuyla ilgili olmasına özen gösteriniz.
2. İsim ve Soy ismi yazmayı unutmayınız.
3. Konuyla ilgili olmayan sorularınız için lütfen iletişim formunu kullanınız.
© Onanafod Blogunda yayınlanan tüm fotoğraf ve yazıların telif hakları, Onanafod blogu sanal yayını, tanıtımı, kitapları dışında fotoğrafçıya ve yazara aittir.