Ercan Arslan - Serra Kemmer - Yabancı Kahvesi

Ercan Arslan

YABANCI KAHVESİ

El ele vermiş, biri diğerine, diğeri öbürüne çullana çullana yıllara meydan okumuş, cumbalı evlerin önünden geçip, kendine yaraşır bir köşe bulup çöküvermişti. Kahvenin içi yine her zamanki gibi kim kime, dum duma bir haldeydi. Kimi dört kişi bulup bir okey atma peşindeydi, kimisi kahvenin en acısını içip eve giderken üç sap pırasa alma niyetinde. Ayşe kadın, akşama zeytinyağlı pırasa yapar yeriz diye düşünüyordu. Karşısındakini fark edip gözlerinin içine bakan azdı. İçeri girerken, fotoğrafçının niyeti aslında onu sormaktı. Sokağın başında oturup sazını çalıp türkü çığıran ihtiyar Hakkı Dayı’yı epeydir görmemişti. Merak ediyor, endişeleniyordu. Her geçişte türkü dinler, sonra da üç kuruş bırakırdı şapkasının içine. İki üç haftadır yoktu ortalıklarda.

En iyisi kahveye girip sormaktı. Kahvedekiler bilirdi. Burnundan kıl aldırmayan sarı benizli suratsız kahveci, her gün kazandığı üç kuruşla gelip kahvesini içen Hakkı dayıyı çok iyi tanıyor olmalıydı. Yoksa sadece önüne orta şekerli kahvesini sürüp geçip gidiyor muydu. Belki adını bile bilmiyordu. Ne yer, ne içer, ne derdi var, ne sevinci var anlatacak hiç ilgilenmemiş de olabilirdi. Belki sadece ocakta kaynattığı kahveleri onun bunun önüne sürer, sonra da cebine attığı liraları saymaya koyulurdu. Üç oğlan çocuğunun birini doktor, diğerini mühendis, üçüncüsünü de avukat yapacak, sonra da bacağını uzatıp yatacak, yıllarca ona buna taşıdığı kahvenin önüne gelmesini bekleyecekti. Hakkı Dayı’nın ne çektiği, ne çekmediği umurunda mıydı acaba. Hakkı gider, Hasan gelir, o gider Hüseyin gelirdi nasılsa.

Aslında kahve de öyle bir kahve değildi. Hep aynı kişiler gelir, aynı saatte, aynı masaya oturur, aynı kollarını masaya dayar, sürekli açık olan televizyondan Kurtlar Vadisi’nin hep aynı bölümünü tekrar tekrar izlerlerdi. Hakkı Dayı’yı tanımamaları, nerede olduğunu bilmemeleri imkansızdı.

Fotoğrafçı, önce usul usul sordu yanındakilere, sonra karşısındakilere, sonra da ulu orta bağırdı.

Hakkı Dayı’yı son günlerde gören oldu mu?”

Kimse’den ses çıkmadı. Arka masalardan biri hafif tebessüm ederek yüzüne baktı, öteki önüne bakıyordu. Bir başkası, sigara içilmez tabelasına rağmen cigarasını tellendirmeyi sürdürüyordu.

Fotoğrafçı durdu, düşündü, çayından bir höpürük aldı. Bu kahve Tarlabaşı’nın sabahçı kahvelerine hiç benzemiyordu. Birden birinin türkü çığırdığını işitti. Ses sokaktan geliyordu.

Ismarladığı çayın parasını ödedi. Bir iki kuruş da üstüne bahşiş bıraktı. Gelen sese doğru kapıdan çıkıp gitti.

Fotoğraf : Ercan Arslan
Öykü : Serra Kemmer / 24.08 2023 Caddebostan

1 yorum:

  1. Gönüllerde çok yaşa sen Hakkı Baba. Kavalının sesi Beyoğlu'nda her köşede.

    YanıtlaSil

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka konuyla ilgili olmasına özen gösteriniz.
2. İsim ve Soy ismi yazmayı unutmayınız.
3. Konuyla ilgili olmayan sorularınız için lütfen iletişim formunu kullanınız.

© Onanafod Blogunda yayınlanan tüm fotoğraf ve yazıların telif hakları, Onanafod blogu sanal yayını, tanıtımı, kitapları dışında fotoğrafçıya ve yazara aittir.