Cengiz Karlıova |
KIRIK BİR ÖYKÜ
- Kolay gelsin ustam.
Büyük kayaya sapladığı kamaları balyozuyla dövmeyi bıraktı önce. Sonra, gömleğinin yakasına astığı mendilini alıp, avuç içiyle alnında ve yüzündeki terlerini sildi.
- Bana kolay gelir de, ne işin var senin
buralarda şehirli?
- Sorma be ustam. Sanırım ben yolumu
kaybettim. Buralarda kalbi kırık bir çoban hikayesi var dediler
de...
- Ne yapacaksın ki kalbi kırık çobanın hikayesini?
-
Ben öykü yazarım da, belki kurgulayıp, bir kitabıma eklerim
dedim. Bilir misin ustam sen bu hikayeyi?
Balyozunun sapına yüklenerek, iki adım arkasına döndü. İki taşın arasındaki ateşin üzerinde, isten kararmış demlik ile, iki küçük çay bardağını çalkaladı. Eli ile, üzerinde kirli bir çul olan taşı göstererek,
- Gel otur dedi, uzakta durma.
Şimdi yanıma oturacak, derin bir nefes çekip, çayını yudumlarken hikayeyi anlatacak diye kayıt cihazımı ve not defterimi açtım.
- Bak genç adam dedi, sağ elinin, baş ve işaret parmaklarıyla sararmış, tozlu bıyıklarını sıvazlarken.
- Ben
kırma ustasıyım. Böyle koca koca kayaları kırarım her gün...
-
Ne güzel işte, ben de kalbi kırık çoban hikayesini bir kırma
ustasından dinle...
- Sen beni hiç anlamadın şehirli diyerek
kesti sözümü. Ben ve benim gibi taş kırıcılar, sadece kayaları
kırarız buralarda, dilim dilim, dümdüz. Kalp kırmayı da, kalbi
kırık insan hikayelerini de siz şehirliler bilirsiniz ancak.
Çay
demli, hava sıcak, usta terli, ben kederli, kaldık öyle.
Fotoğraf
: Cengiz Karlıova
Öykü : Hüseyin Kekiç / 06.08.2023
Güzel fotograf, güzel öykü... Tebrikler arkadaşım...
YanıtlaSilÇok güzel tebrikler 🌺
YanıtlaSil