Seçkin Yılmaz - Baytekin Kara - Kırsal Düşü

Seçkin Yılmaz

KIRSAL DÜŞÜ

Bizim evin bahçesi yoktu. Kiracısı olduğumuz ev teyzemlerin evle bitişikti. Onlarla bitişikte de dedemler otururdu. Haftada iki gün, sabah simitimin karşılığı teyzemin tavuklarına mezbahaneden kan getirmek benim işlerimdendi.

Mini mini bahçeli bir ev, tek kat. Depremden etkilenmesi de mümkün değil. Bütün ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim çevre de var. Zaten iki kişi kalmışız, bir köroğlu bir ayvaz.

Geç yürüyen çocuklara, cuma namazı sonrası yapılan, ayak bağı kesme ritüelinin, çocuk tutanı bendim.

Şırıl şırıl yaz kış akan bir dere, evler mi derenin kenarında, dere mi evlerin içinden geçiyor belli belirsiz. Su kıymetli, suya bitişik herkes, suyu korumanın peşinde.

Hindiler çekirge yemeyi çok sever. Yazın, yazı yabanda akraba çocukları ile birlikte, hindilere çekirge toplayarak, eğlenceli zamanlar geçirirdik.

Dere, tatlı suyun kılçıklı balıkları, ceviz ağacı, bahçede tulumba, kiraz ağacı, erik ve kaysı ağaçları. Ağaçların altına, yere sırt üstü yatarak gökyüzünü seyrederdik.

Kışın, karla kaplı sokaklarımızda kızak tek eğlencemizdi ve çok dikkat ederdik, saçak altı sarkık buzulların altından geçmemeye.

Bahçelerimiz, biz hiç bahçe sahibi olamadık ama bizim bahçelerimiz, burada yetişenler, bunlarla yapılan turşular, reçeller, pestiller, tarhanalar, marmelat.

Ilımış'ın bahçeden, turşuluk domatesleri eşeğe bağlanmış sepetlerle, eve getirmeyi bana yaptırırlardı. Eşekle başım hep beladaydı.

Yapılan pazarlıklar; anlaşmalar, deste deste paralar, paraların havada uçuşarak yer ve el değiştirmesi, aymazlık, mutluluk, hüsran, hüzün, kandırılmışlık duygusu, öfke.

Derenin yatağını değiştirip, su geçisine kapalı bölümün suyunu kova kova boşaltarak geriye kalan dere balıklarını toplamak, teneke içi ateşle, yarım yamalak pişirmek, ağız tatlarımızdandı.

Devasa iş makineleri, homurtular, çukurlar, tümsekler, koşuşturmalar.
Mısır püsküllerinin kurumuşları, cigara özentilerimizin öksürüklerine sebep olurdu.

Suyun şıkır şıkırlığını sona erdiren; yığılan, biriken, genişleyen, yutan, yeniden oluşan yeni su, gölet mi? Göl mü?

Sapanımız hep olurdu, kıyamazdık kuşlara.
Yasaklanan dere balıkçılığı, yerine gelen endüstriyel balıkçılık.

Mahalle takımına hiç girebilmişliğim yoktur. Hep seyircileri oldum. Bana hediye gelen bir futbol topu sayesinde, kaleci olmama razı oldu arkadaşlarım.

Yok olan keçilerimiz, koyunlarımız, ineklerimiz. Sütümüz. Tavuklarımız, kazlarımız, hindiler.

Ya paylaşırdık, ya göstermeden yapardık yapacaklarımızı.
On üç yaşlarındaydım, savruluverdik büyük kente.

Ülkede kentleşme başlamıştı, yeni bir Türkiye kuruluyor, biz de yerimizi alıyorduk.

Bütün dünyam değişti.

Hep böyle oluyor bu günlerde, çocukluğum, düşlerim, çevremde olup bitenler birbirine karışıyor. İç içe oluyorlar, birbirinden ayrılmıyorlar.

Çocukluğumuz, düşlerim, düşlerimiz.
Düşlerimizi yok etmeyin efendiler. Düşlerimize dokunmayın.
Kırsalda yaşamak, kırsal düşü görmek, düşlerimizde hep vardır.

Bizim düşlerimiz, başkalarının da yaşam biçimidir bazen, onlara özeniriz ve düşlerimiz yaşam bulursa da aynı kaderi paylaşırız.

Düşsüz yaşanmaz. Düşlerimiz her zaman istediğimizce de sonuçlanmaz. Düşlerimizin sonsuz, sınırsız ufuklarında, umutlarımızı beynimizde, yüreğimizde taşımaya ve yaşamaya devam ederiz.


Fotoğraf : Seçkin Yılmaz
Öykü : Baytekin Kara


2 yorum:

  1. Ayyyyyy çok güzel 😊 iy ki yazıyoruz 🌷🌺🍁💐🌸🍀

    YanıtlaSil

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka konuyla ilgili olmasına özen gösteriniz.
2. İsim ve Soy ismi yazmayı unutmayınız.
3. Konuyla ilgili olmayan sorularınız için lütfen iletişim formunu kullanınız.

© Onanafod Blogunda yayınlanan tüm fotoğraf ve yazıların telif hakları, Onanafod blogu sanal yayını, tanıtımı, kitapları dışında fotoğrafçıya ve yazara aittir.