Mehmet Ünal |
ALİ'NİN GÜVERCİNLERİ
Evin tek çocuğu olan Ali, prematüre doğmuş, aylarca hastanede kalmış, ufak tefek, cılız, boyu yaşıtlarına göre kısa bir çocuktu. Yaşıtları sokakta oyun oynarken, o daima camdan bakar, mahalle arkadaşlarının sapanla kuşlara taş atmalarını izler ve çok üzülürdü. Arkadaşları başka oyuna geçtiklerinde, o usulca kimseye görünmeden aşağıya iner, yaralı kuşları avludaki kullanılmayan tel dolabın içine koyar, onlara yem ve su verirdi. Yaralı kuşlar iyileşince, onları serbest bırakırdı. Annesi, sokakta oyun oynamasına izin vermese de, avludaki tel dolap, onun üzüntü ve neşe kaynağıydı.
Zaman içinde, mahalledeki ahşap evlerin yerine beton binalar almaya başlayınca, Ali’nin ailesi de çocukluğunu geçirdiği üç katlı, cumbalı, avlusu olan ahşap evlerinin yerine, üç katlı apartman yapılmasına karar verdi. Tek isteği vardı Ali'nin, çatıda bir teras olmalıydı. Oldu’da. Artık kuşlarına özgürce bakabilecekti.
Bu tutku yüzünden, ne evlenebildi ne de çocuk sahibi oldu. Uyku ve çalışma dışındaki zamanını, varsa yoksa güvercinlerine adadı. Bütün gün sessiz olan teras, Ali’nin işten dönmesiyle panayır alanına dönerdi. Bir sabah uyandığında, her yer bembeyaz olmuştu. Terasın üstünü kapatmalıydı. Saate baktı, geç kalmıştı. Otobüsünü kaçırmamalıydı, hızlıca hazırlandı, şapkasını ve evrak çantasını alıp aceleyle evden çıktığında, çatı arkadaşlarının arkasından geldiğini gördü, hayretler içinde kaldı. O yürüyor onlar da arkasından yürüyorlardı. Hay Allah! Ne yapacağım şimdi duygusuyla telaşlandı. Oyalansa işe geç kalacaktı. Çaresiz evinin yakınındaki otobüs durağına yürüyüp, otobüsüne bindi. Aklı kuşlarında kaldı. Üşüyeceklerdi. Gün bitmek bilmedi ve kuşlarını düşünmekten doğru düzgün çalışamadı. Akşam olunca işten ilk çıkan o oldu. Aceleyle eve ulaştı, terasa çıktı, saydı, hepsi tamamdı. Ayşe, Gülnaz, Mehmet, Veli... ohh dedi.
Yıllar böyle geçmiş, artık emekli olmuştu Ali. Seviniyordu güvercinleriyle daha çok vakit geçirecekti. Ama eskisi gibi istese de koşa koşa merdivenleri çıkamıyor, hızlı hareket edemiyordu. Bahar gelmişti. Bir gün, kerahat vakti yaklaşmaya başlayınca, Ali her zamanki gibi terasa çıktı. Keyfi yoktu, canı konuşmak istemedi, öylece oturdu, günün değişmesini izleyeme başladı. Terasın sessizliği gece boyunca devam etti. Ertesi gün cenaze arabası, mahalleye gelince, geceden beri sessiz duran güvercinler kıpırdanmaya, hep bir ağızdan bağırmaya başladılar.
O günden sonra teras sessiz ve boştu.
Fotoğraf
: Mehmet Ünal
Öykü : Figen Özkan / 22.09.2023
Fotoğrafta hikayede etkileyici. Emeği geçenleri kutlarım.
YanıtlaSilAyşe Gülnaz Mehmet Veli ve tabii Ali..off ne güzel...acıklı ve etkileyici. Eline sağlık Figen. Fotoğraf da harika. Kutlarım.
YanıtlaSil