İbrahim Göksungur - Kaan Aksoy - Bakış Açısı

 

İbrahim Göksungur

BAKIŞ AÇISI

Onlar, nice yapılar inşa ettiler. İnşa ederken, başta ne için yapmışlardı? Şimdi neye hizmet ediyorlar?

Onlar, aslında o yapıtları hangi amaçlar için inşa ettiler? Şimdi ne için kullanıyorlar? Bu heybetli yapıları yerden yükseltirken neler harcadılar ve neler feda ettiler? Yapılan fedaların bedelini kimler ödedi; bu yapıları yaptıranlar mı yoksa elleriyle her taşı yerine koyanlar mı?

Zamanla inşa ettikleri yapıları nasıl kutsallaştırdılar? Hangi amaçlar uğruna neleri temsil etmelerini sağladılar?

Özünde ya taş ve topraktan ibaret, ya da sözlü kavramlardan ibaret somut veya soyut yapıları, kendi hayatlarında nasıl da taptıkları varlıklar haline getirdiler. Kendi kendilerine gözlerini başka bir şey görmez hale getirdiler.

Bakış açılarını öyle bir hale getirdiler ki, kurtuluşları için başvurdukları “köşe”de sıkışıp kaldılar. Adeta kendi sonlarını kendileri hazırladılar ve ardından gelenleri de bu sona hazırlıyorlar.

Onların bakış açıları dar. Hayatları da, düşünceleri de, kendilerinden sonraki nesillerin bakış açılarını da “dar” hale getiriyorlar. Oysa, onların önünde öylesine geniş bir dünya var ki! Ancak, bu dar bakış açısını öyle bir tasvir ediyorlar ki, birçok kişiyi en engin ufuklar olduğuna inandırıyorlar. Ama inananlar da neden inanıyor? Acaba buna inanmaya zaten hazırlar mı?

Kendi benliklerini, kendi zihinlerini esir eden bakış açıları ile körelttikleri düşünceleri sayesinde, önlerindeki apaçık yolları ellerinin tersi ile nasıl da iterek yok sayıyorlar. Nasıl da reddederek tercih edebilecekleri o değerli seçenekleri arasından siliyorlar. Hayatlarındaki çeşitlilikleri öldürüyorlar, hem de hiç farkında olmadan bunu yapıyorlar, ya da farkında olmak istemiyorlar; basit bir hareket ile sırt çeviriyorlar.

Gelecek nesiller, bugünkü nesillerden öğreniyor. Gelecek nesillerinin örnek aldıkları insanlar da bu bakış açısına sahip olan bugünün nesilleri. Onlar da bir önceki nesillerden öğrendiler.

Ancak, sahip oldukları bakış açılarının inanılmaz bir çekiciliği bulunuyor. Öylesine inanıyorlar ki yaptıklarına veya söylediklerine, yüzlerini sanki duvardaki taştan bir delik içerisine gömerek sergiledikleri o içeridekini görme çabaları ile çevrelerindekilerde merak uyandırıyorlar. Merakla çevrelerindekini adeta bir mıknatıs gibi çekiyorlar. Merakla öğrenmek, öğrenmenin en güçlü yollarından biri... Bu güçlü yol ile öğrendikleri bakış açısı, o insanların bir ömür boyunca hayatlarının rotasını çizen yol olacak.

Neye bakıyorlar? Nereden bakıyorlar? Nasıl bakıyorlar? Neden bakıyorlar? Neden baktıklarına inanıyorlar? Bu inanma isteği nereden kaynaklanıyor?

Ya onların baktıkları ve inandıkları doğru değilse. Hiç düşünmüyorlar. Hiç sormuyorlar. Aslında kendi yapıtlarından bakışlarını ayırmayıp ve kendilerini kör etmişler. Baktıkları şeylerden gözlerini ayırmadan o kadar çok bakmışlar ve o kadar parlak hale getirmişler ki, zamanla kar körlüğüne kapılmışlar. Kar körlüğü! Ne kadar da ak pak görünüyor. Artık çorak bir çöle çıkmışlar ama hala kendilerini karlar içinde zannediyorlar. Gördüğünü zannettikleri her yön bembeyaz ama ayaklarının sıcaktan yanmasına anlam veremiyorlar. Körler ama haberleri yok.

Bu bakış açısıyla sonraki nesillere de kar körlüğünü öğretiyorlar.

Bu sorumlulukları, omuzlarındaki bu yük, hiç umurlarında değil. Aldırmıyorlar da... Bencilleştiler. Kendilerini “mutlu” hissediyorlar. “Amaaan, boş ver!” diyorlar. Neyi boş veriyorlar? Hayatlarını mı? Mutlular mı? Ama gerçekten! Öyle, mahsustan değil. Kendilerini sorguluyorlar mı? Yoksa aynı yere bakmaya, aynı bakış açısı ile devam mı ediyorlar? Kendilerinin nasıl bir yolda ilerlediklerini merak etmiyorlar mı? Meraklarının en önemlisini ne zaman kaybettiler?

Geleceklerini kaybettikleri zaman… Kendi elleriyle kendilerini kör ediyorlar ve geleceklerini mühürlüyorlar.

Bu nedenle üst üste dizdikleri taşları kırma ve etraflarına bakma zamanı geldi de, geçiyor bile. Bakış açılarını değiştirme zamanı, aynı bir tren gibi. Ya bu trene binecekler, ya da bu treni kaçıracaklar.

Ne zaman ve nasıl kendilerini kurtaracaklar? Nasıl gelecek nesillerinin kurtuluşları olacaklar?

Bakış açısı ile.

Sadece bu.

Başka bir “büyü” veya “tılsım” aramalarına hiç gerek yok.

Fotoğraf : İbrahim Göksungur
Yazan : Kaan Aksoy


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka konuyla ilgili olmasına özen gösteriniz.
2. İsim ve Soy ismi yazmayı unutmayınız.
3. Konuyla ilgili olmayan sorularınız için lütfen iletişim formunu kullanınız.

© Onanafod Blogunda yayınlanan tüm fotoğraf ve yazıların telif hakları, Onanafod blogu sanal yayını, tanıtımı, kitapları dışında fotoğrafçıya ve yazara aittir.