Faruk Akbaş - Canan Tor - Şükür Yemeği

Faruk Akbaş

 

ŞÜKÜR YEMEĞİ

Ekim ayının ilk pazar günü.

Geniş bir ovanın içinden akan derenin, denizle buluştuğu plajda, yirmi dev kazan kondu gecenin dördünde ateşin üzerine. Hazırlıklar bir hafta öncesinden başlamıştı. Tüm köylü, imece usulü ve muhtarlığın organizasyonu ile yemek pişirme işine girişti. Muhtarlık, arazözlerle yemeğin verileceği plaja kullanılacak suyu taşıdı. Belediye, beyaz masa ve kırmızı plastik sandalyeleri gönderdi. Ses sistemi, hocanın oturacağı masanın yakınına kuruldu. Yemeklerin verileceği köpükten tabakların dağıtım işi organize edildi. İçecek su, ayran, meşrubat masalara dağıtıldı. Ekmekler masaların üzerinde yerini aldı. Bu arada köylünün beş gruba ayrılarak pişirdiği etli nohut, pirinç pilavı, haşhaşlı irmik helvası, keşkek, kazanlarda ağzı kapalı bir şekilde bekliyordu. Kazanlar güçlü, kuvvetli ve dikkatli ellerle ateşlerin üzerinden alınıp, kadınların rahatlıkla servis yapacağı yerlere taşındı. Saat on bir gibi, artık her şey hazırdı.

Kazanların üzerinde pişirildiği ateşlerin çoğu söndürülmüş, ancak ikisi hala sıcak su elde etmek için yanmaya devam ediyordu. Her ne kadar, tabak ve çatal, kaşık kısmı çöpe atılsa da yıkanması gereken dev kazanlar vardı. Yıkama işini yapacak kadınlardan oluşan ekip de hazırdı. Belediyenin temizlik işçileri ve çöp arabası da plajın kumlarının üzerine konuşlanmıştı.

Deniz de bugün çok güzeldi. Çocukların rahatça oynayabileceği, girip çıkıp koşturabileceği, denizin dalgalarıyla oynayacağı sığ sular, bugün ürkütmüyordu. Oysa yirmi dört yıl önce yaşananlar...

Fırtına ile birlikte denizden gelen bir hortum, köylünün serasını, tarladaki ürününü, evini, barkını yerle bir etmiş, sürüsünü darmadağın bırakmıştı. Can korkusunu attıktan sonra durumu kavrayan köy halkı, çaresizce ortalığı toplamaya, hayvanlarına ulaşmaya, tarlasına, serasına, evine bakmaya koşmuştu. Neyse ki can kaybı yoktu. Ancak, satacak mahsul darma duman olmuştu. Muhtarlığın çabasıyla tüm köylü elde avuçta kalanlarla bir aş pişirdi ve paylaştı. İşte o aş bugün yirmi dördüncüsü düzenlenen ve artık herkesle paylaşılan bir aşa dönüştü, gelenekselleşti.

Güneş tam tepeye ulaşmaya başlamıştı. Ortalık cıvıl cıvıldı. Hoca da gelmişti. Yemek sırasına girmeye başladı köylüler. Üç saat boyunca çevre köylerden, şehirden gelen herkes sırasıyla karnını doyurdu. Artık sıra duaya gelmişti. Hoca mikrofonu eline aldı ve gür sesiyle afet ve felaketlere karşı şükür duası yaptı. Bu arada, tüm köylüler ellerini havaya açarak şükür duasına katıldılar. Hoca duaya devam etti; bu sefer herkesin havaya açılan ellerinin avuç içleri yere bakacak şekilde toprağa döndü. Dua yağmur duasına dönüştü. Ritüelin tamamlanmasının ardından, tüm köylünün bir aradaki sohbeti, geç vakitlere kadar devam etti.

Fotoğraf : Faruk Akbaş
Öykü : Canan TOR / 26 Eylül 2023 / Fethiye


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka konuyla ilgili olmasına özen gösteriniz.
2. İsim ve Soy ismi yazmayı unutmayınız.
3. Konuyla ilgili olmayan sorularınız için lütfen iletişim formunu kullanınız.

© Onanafod Blogunda yayınlanan tüm fotoğraf ve yazıların telif hakları, Onanafod blogu sanal yayını, tanıtımı, kitapları dışında fotoğrafçıya ve yazara aittir.